Yazarın Hislerinde Bugün:
Üç Cisim Problemi serisinin hem hayatıma uyguladığı ambargoyu bir nebze olsun kırmak hem de seri bittikten sonra muhtemelen bir süre hissedeceğim “artık kitaplardan zevk alamıyorum” hissinin yaratacağı stresi azaltmak için serinin son kitabı Ölümün Sonu’na geçmeden araya farklı bir kitap almak istedim. Araya alacağım kitaba Üç Cisim Problemi’nin üzerimdeki etkisi yüzünden ister istemez ön yargılı yaklaşacağım için de kitabı hayranı olduğum diğer türden, yani fantastik edebiyat türünden seçtim. Böylelikle fantastik edebiyat türü içerisinde ortalama bir seri olarak atfedilen Parçalanmış İmparatorluk serisinin ilk kitabı olan Dikenlikler Prensi’ne başladım. Bir yandan da seriye haksızlık etmemek adına, seriyi (en azından ilk kitabı) ileride tekrar okumayı da kafamın içerisine not etmeyi ihmal etmedim.
Yazarın Hislerinde Bugün adlı merakla beklenen(!)ve sevilen bölümümüz burada sona eriyor ve diğer çok sevilen bölümümüz “bir kitap serisine başlamak için gereken basit bilgiler” (BKSBİGBB) bölümümüz başlıyor.
Mark Lawrence tarafından fantastik kurgu türünde yazılan Parçalanmış İmparatorluk serisinin isimleri; Dikenlikler Prensi, Dikenlikler Kralı ve Dikenlikler İmparatoru olan üç kitabı bulunuyor ve serinin hikayesi bu üç kitap ile tamamlanıyor. Yazarın aynı evrende geçen başka kitapları da bulunuyor fakat bu kitapların dilimize çevirisi bulunmuyor.
İşte bir BKSBİGBB bölümü de böylece geçip gidiyor ve nihayet sıra asıl konumuz olan Dikenlikler Prensi’ne geliyor.
Alışılmışın Dışında Bir Anlatım ve Yazım Biçimi.
Yazar Mark Lawrence, Parçalanmış İmparatorluk serisinde çok da alışık olmadığımız bir anlatım ve yazım biçimi kullanıyor. Bu alışkın olmama durumu ise seriye başlarken biraz direnç göstermemize neden oluyor. Bu yüzden gelin bu konulara ayrı ayrı bir göz atalım.
Yazarın yazım biçimi:
Yazar, hikayeyi anlatırken şiirsel bir anlatım biçimi tercih ediyor. Daha doğrusu, benim şiirsel anlatım olarak nitelendirdiğim bir şekilde yazıyor. Yani yazar bol bol devrik cümleler ve benzetmeler kullanılıyor. Yalnız buradaki ‘bol bol’ kısmının özellikle altını çizmek istiyorum. Çünkü yazar bu tercihi ile kitap boyunca keyif kaçırma eğrisinin üzerinde geziniyor ve zaman zaman keyif kaçırma bölgesine çok yaklaşıyorsa da neyse ki hiç bir zaman o bölgeye geçmiyor. Fakat buradan yazarın kalemi ile ilgili bir sorun olduğu anlaşılmasın çünkü aslında bahsetmiş olduğumuz eğri tamamen alışkanlıklardan kaynaklıyor. Bu nedenle benim “keyif kaçırma” olarak tanımladığım eğriyi, eğer bu tarza alışkın bir okursanız, siz “keyif patlaması eğrisi” olarak tanımlıyor olabilirsiniz. (Ayrıca yazarın ikinci kitabında bu yazım biçimini baya bir azalttığını da not olarak belirtelim.)
Yazarın hikayeyi anlatış yöntemi:
Çoğunlukla bilimkurgu ve fantastik edebiyat türündeki kitaplarda hikaye okura üçüncü şahıs bir anlatıcı tarafından anlatılır. Dolayısıyla daha çok bu türde okuyan okurların alışkın olduğu hikaye anlatım yöntemi de üçüncü şahıstır. Fakat yazar Mark Lawrence seri boyunca farklı bir hikaye anlatım yöntemi seçiyor ve hikayeyi ana karakterin ağzından yani birinci şahıs açısından anlatmayı tercih ediyor.
Böylelikle biz de hikaye boyunca sanki ana karakter bizimle konuşuyormuş gibi hissediyor ve sanki fantastik kurgu bir eser değil de fantastik evrende geçen bir günce okuyor izlenimine kapılıyoruz. Bu durum her ne kadar kulağa hoş gelse de bu tarz bir anlatıya, özellikle bu türde, alışkın olmadığımızdan en başta bizi biraz bocalatıyor ve kitabın içerisinde kaybolmamıza az da olsa engel oluyor. Ama bu farklılığın yarattığı “rahatsızlık” kitabın artan temposuyla giderek azalıyor ve kitabın ikinci yarısından itibaren de uzun zamandır düşünmediğimiz için hatırlayamadığımız bir telefon numarası gibi hafızamızdan silinip gidiyor.
Kan, İntikam ve Nefret İstiyorsanız, Dikenlikler Prensi Tam Size Göre!
Dikenlikler Kralı kitabının konusu başlıktan da anlaşılabileceği üzere üç kelime etrafında şekilleniyor; kan, intikam ve nefret. Yazar Mark Lawrence, 10 yaşında kan donduran bir olay yaşamış ve intikam ateşi ile yollara düşmüş Prens Jorg’un tüm insanlığa olan nefretini ve arkasında bıraktığı kan gölünü etkileyici bir şekilde aktarıyor. Kitap açılışı ile kalp atışlarımızı hızlandırıp zihnimizi karanlığa esir ediyorken ileride yaşanacaklar için de endişe duymamıza neden oluyor. Bu hızlı, kanlı ve nefret dolu açılıştan sonra yazar, evrenini tanıtmaya ve büyü ile bizi tanıştırmaya başlıyor.
Fakat yazar, belki de ilk kitabı olduğundan, evren hakkında bilgi verirken cömert davranmıyor. Hatta cimrilik yapıyor ve yalnızca ufak ufak ilginç bilgi kırıntıları veriyor. Yaratılan evren hakkındaki bu ufak kırıntılar gizem yaratarak merakımızı körüklüyor olsa da ana karakterimiz Jorg’un dürtülerini tam olarak anlamamıza da engel oluyor. Dolayısıyla kitabın ilk yarısında kendimizi Jorg’un yaptıklarını sorgularken buluyoruz. Fakat kitabın ikinci yarısı itibarı ile her şey yavaş yavaş anlam kazanıyor ve bu sorgu hali de geride kalıyor. Sonuç olarak seri, Dikenlikler Prensi ile alışılmışın dışında bir fantastik evrende kan donduran olaylar ve büyük bir nefret vadederek merak uyandırıcı bir başlangıç yapıyor.
Ortalama Bir Seri Mi?
Son olarak, ‘ortalama’ kelimesini ‘kötü’ kelimesi ile eş anlamlı olarak kullandığımız (oyun basını sağ olsun…) şu dönemlerde başta kurmuş olduğumuz; “ortalama bir seri olarak atfedilen” cümlesini kendimce açıklamak istiyorum.
Bence, Parçalanmış İmparatorluk serisinin “ortalama” olarak atfedilmesinin sebebi; yazarın, kitabın ilk kısımlarında detay cimrisi olmasından ve farklı bir kaleme sahip olmasından kaynaklanıyor. Çünkü bunlardan bağımsız olarak sadece hikaye, evren ve kurguyu düşündüğümüzde seri kesinlikle ortalama üstü bir değere sahip oluyor. Bu nedenle detaylıca bahsetmiş olduğumuz anlatım ve yazım biçimi sizin için sorun değilse veya sizi daha çok cezbettiyse o zamana gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki; müthiş bir seri sizleri bekliyor.
Herkese iyi okumalar dilerim!
İlginç Bir Not: Yazarın arka kapaktaki mini özgeçmişinde bulunan bir kısmı yorumsuz paylaşmak istiyorum.
“Mark Lawrence yapay zeka üzerine çalışmalar yapan bir bilim insanıdır. Hem İngiliz hem de Amerikan vatandaşlığı olan Lawrence’ın, her iki devletle de gizli ve yakın ilişkileri vardır.”
Sizce de son cümle bir yazarın arka kapakta bulunan bilgileri için biraz garip değil mi..?